Unuttum / Alper Soyucak



Saat çok geç oldu. Ertesi günü gidecek bir işim olmadığından gecenin ikisinde sokakta gezinmekten çekinmiyordum. Bu çekinmeme hâli arkamdan gelen çığlık sesiyle son buldu. İnce ve zayıf bir çığlık sesi olmasına karşın, gecenin sessizliğinde tüm sokağı inletmişti bu ses. Bir süre donakaldıktan sonra arkamı döndüm. Döndüğüm gibi de geceleyin cılız, beyaz bir hayalet gibi gözüken huş ağacıyla göz göze geldim, ardından elindeki değneği havaya uzatmış, tıpkı huş ağacı gibi beyaz saçları olan çocukla. Ve en sonunda da çığlığın kaynağı olan yaratıkla göz göze geldim. Bu yaratık karanlıkta sadece gözlerini seçebildiğim kara kediden başka bir şey değildi. Arkamda birinin bıçaklanmadığımdan emin olduğum için içimdeki çekinmeme hâli geri geldi ve evime doğru yol almaya karar verdim.

Yaklaşık yüz adım attıktan sonra, tekrar huş ağacı, beyaz saçlı çocuk ve kara kedi üçlüsüyle karşılaşmamla tekrardan rahatım kaçtı. Evimin yolunu bulamayacak kadar bunamamış olmam lazımdı. Gerçi, ayaklarıma bakarak yürümüş olmamdan dolayı çember çizmiş de olabilirdim. Bu ikinci olasılık daha mantıklı geldi, hem bunayan insanlar bunadığının farkına varamazmış, değil mi?

Yorumlar