Soru
sormak insanın doğasında var. Bilim, din, sanat, edebiyat sorular taşır içlerinde. Ben kimim, sorusuyla insan oluruz ve hayatımızın neredeyse tamamı soru sormakla
geçer. Ama “Neden soru sorarız?” sorusu ile karşılaştığımızda sessiz kalırız.
Ya da “Bir şeyler öğrenmek için,” gibi bir cevap verebiliriz. Bunu
yazarken de aklıma ilk gelen cevap buydu “ama daha da kurcalarsak acaba
farklı bir cevap bulur muyuz?” gibi bir soru geldi aklıma.
Sorgularken genelde soru sorarız.
İnsanlardan önemli bir şey ya da bir şeyler öğrenmek istediğimizde birkaç çeşit
spesifik soru sorarız. Buna sorgulamak denir. Soru sormak deyince aklımıza
genelde bir ya da iki tane soru sormak gelir ama sorgulamak bundan daha
fazlasıdır. Sorgularken birden fazla soru sorarız ve bu sorular herkesin
cevap verebileceği sorular değildir. Ayrıca insanlar sorgulama yaparken genelde
bir amaç güder.
Biz gençler yaşlanmanın, daha
doğrusu yetişkin olmanın güzel bir şey olduğunu sanıyoruz. Hayata dair sorular
var kafamızda. Sormak isteyip soramadığımız, sorduğumuzda cevap alamadığımız
sorular… Büyüklerimiz sorma isteklerimizin kaybolmasına neden oluyor. Bunun
yüzünden soru sorulmayan veya sordurtulmayan toplumlarda yetişiyoruz.
İnsanlar sorma isteklerini genel olarak bu yüzden kaybediyorlar.
Kimse kendi soruları ya da
yapması gerekenler hakkında konuşmuyor. Toplumumuz ise bu durumdan olumsuz
etkileniyor. Soruları olmayan ama cevapları olan bir toplum… Eksik, yanlış,
taraflı cevaplar yetiyor onlara. Televizyon var, internet var. Kitaplara bakmak
zor geliyor olmalı.
Herkesin kendi çözümleri oluyor
zamanla. Bunlar yanlış da olabilir, doğru da. Birine soru sormak onu var
saymak; değerli bulmak, onunla iletişim halinde olmaktır. İletişim sorunu
yaşıyoruz. Peki neden?
*Genç Yazar
Yorumlar
Yorum Gönder