Eskimeyen / Kübra Nur Gürler


Yıllar önce bir sabah ayrıldığın yere, doğduğun büyüdüğün sokaklara geri gelirsin. Tanıdık birine rastlamanın telaşı düşer içine. Rastladığın her yeni yüze uzun uzun bakarsın, belki anılardaki tanıdıktır; ama boşuna… Ne siz tanırsınız birini, ne de onlar sizi hatırlar. 

Yalnızca, yıllara meydan okuyarak ayakta kalmış, ya da ayakta kalmaya çalışan yorgun evler karşılar sizi eski bir dost gibi… Onlar ki; bir kentin, bir sokağın, bir mahallenin, yaşanmışlıklarının dilsiz tanıklarıdır. Belki, o minaredeki ezan sesi tekrar gelir kulağına. Köşedeki macuncu selam verir sana. Komşunun bahçesinden kopardığın elmalar, belki tekrar çiçek açar. Ekmek sepetleri balkondan yavaş yavaş iner belki. Ve gözünün önünde canlanır çelik çomak oynadığın günler. Ve bir anda kendine gelirsin. Artık ne o köşedeki macuncu, ne de elma ağaçları vardır etrafında. "Hiçbir hüzün var olmamış şeylerin hüznü kadar işlemez insanın içine. Gerçek zamanda yaşanmış geçmişimi düşünürken, yol kenarına atılmış çocukluğumun cesedine ağlarken hissettiklerim.” Eski başkadır, eskimiş başkadır. Nice eskiler vardır ki hiç eskimez.

Yorumlar