Zihnimiz Kimin?/ Esra Aka


Bilinçsizce ve sorgulamadan, bir başkasının isteğini gerçekleştirmek zorunda kalmak nasıl bir çaresizliktir hiç düşündünüz mü? Öyle bir çaresizlik ki insana yapmak istemediğini yaptırıp söylemek istemediğini söylettiren ve bütün bunlardan acı, pişmanlık duymasını engelleyen, insanın elini kolunu bağlayıp özgürlüğünü elinden alan… 

 Her insan iki yüzü olan bir madalyondur aslında. Ama biz hep o madalyonun bir yüzünü görürüz. Peki ya öteki yüzü… İşte o öteki yüz insanın içindedir ve en çaresiz anlarında ortaya çıkar her zaman. Çaresizliğin bir insana neler yaptırabileceğini ancak bu öteki yüze bakınca görebilir insan. 
Mankurtlaştırmak deyimini hiç duydunuz mu? İşte insana madalyonunun öteki yüzünü çevirten, yapmak istemediğini yaptırtan ve insanı çaresizlik denizinde boğan o durumu hiç duydunuz mu? Eski Kırgız efsanelerinde geçen bu deyimin günümüzde ortadan kaybolduğunu mu düşünüyorsunuz? İlk olarak eski Kırgız efsanelerinde geçen mankurtlaştırmak deyimi insana tarifsiz acılar vererek köleleştirmek anlamında kullanılmıştır. İşkence yoluyla insanlar sadık bir köpek haline getiriliyordu. Efsaneye göre bizde Avarlar, Batı'da Juanjuanlar olarak bilinen topluluk, Kırgız Türklerinin baş düşmanıymış. Acımasızca Türklere saldırır, yerleşim yerlerini talan eder, önüne geleni öldürür, güçlü kuvvetli gördüklerini de tutsak ederlermiş. Esir aldıkları kişileri kendilerine sadık bir köle haline getirebilmek için canice yollara başvururlarmış. Tutsak edilen insanların mankurtlaşabilmesi için ilk olarak hiç kıl kalmayacak şekilde kişinin kafa derisini  kazırlarmış. Daha sonra kişinin kafasına ıslak bir deve derisi geçirilir ve elleri kolları bağlı bir şekilde güneşin altına bırakılırmış. Sıcağın da etkisiyle deve derisi kişinin kafasına yapışır, kuruyup daralmaya başlar, alttan çıkmaya çalışan saçlar çıkamayıp geriye döner ve beyne batarmış. Bu durum kişide tarifsiz acılara sebep olur ve kişinin yavaş yavaş delirmesine yol açarmış. 

Bu işkenceden sağ kurtulabilenler bütün geçmişini ve benliğini unutmuş bir hâle gelirmiş. Her emre itaat eden, sadece onu bu şekilde köleleştiren sahibinin dediğini yapmaya çalışan bir robota dönüşüyormuş zavallı insan. Öyle ki tutsağın yakınları evlatlarının mankurtlaştırıldığını öğrendikten sonra onu aramazlarmış. Çünkü mankurtlaşan kişinin ne annesine ne de babasına hayrı olmayacağını bilirlermiş. Mankurtlaşma ile ilgili Nayman Ana adında bir kadının çocuğunu mankurt olmaktan kurtarmaya çalışıp, büyük mücadele vermesiyle ile ilgili bir efsane vardır. Nayman Ana’nın oğlu Juanjuanlar tarafından kaçırılır ve -birçok annenin aksine- Nayman Ana oğlunu aramaya başlar. Günlerce her yerde oğlunu arar ve sonunda çocuğunu bulur. Nayman Ana çocuğunun mankurtlaştırılmasına rağmen ona geçmişini, kim olduğunu, soyunu hatırlatmaya çalışır. Ancak oğlu onu hiçbir şekilde hatırlamamaktadır. Nayman Ana bıkmadan usanmadan her gün oğlunun yanına gidip onunla konuşmaya çalışır. Bu durumu fark eden Juanjuanlar çocuğa “Karşına kim çıkarsa çıksın onu öldür!” derler. Yine bir gün Nayman Ana bir şeyler hatırlatırım umuduyla oğlunun karşısına çıkar. Onu gören oğlu hiç düşünmeden Juanjuanların kendisine verdiği emri yerine getirir ve gözünü dahi kırpmadan annesini öldürür. Efsaneye göre Nayman Ana öldükten sonra bir kuş olur ve oğlunun üstünde “Sen Dönenbay’ın oğlusun” diyerek dönmeye devam eder. Evet, belki bu bir efsane fakat günümüzde de hâlâ birilerinin çıkarları için mankurtlaştırılan insanlar yok mu dersiniz? Günümüzde de bilmedikleri bir amaç uğruna, para adına, efendilerine körü körüne bağlı birçok insan bulunuyor. En kötüsü, bu insanlar başkalarının çıkarları için çalıştıklarını bilmeden, kendi çıkarları için yaptıklarını düşünüyorlar. Aslında günümüz mankurtları geçmiş mankurtlara göre daha vahim durumdalar. Bir işkenceye maruz kalmadan, bir acı çekmeden benliklerini kaybediyorlar. Bazen din için, bazen para için bazen de ırklarının yüceleceğini düşündükleri için efendilerine sorgusuz sualsiz itaat etmekte, inanmakta ve bu uğurda acımazsızca hareket etmektedirler. Sırf para için can almaktan çekinmeyen, mazlum insanları açlığa ve ölüme mahkûm eden efendileri için çalışan günümüz mankurtları bunu kutsal bir amaç için yaptıklarını iddia ederler. Günümüzde çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilen mankurtlaşmaya zihin kontrolünü de ekleyebiliriz. Günümüzün en tehlikeli silahı olarak değerlendirebileceğimiz zihin kontrolü mankurtlaşmanın geldiği son noktadır aslında. 21. yüzyılın bu mankurtlaşma yöntemi, bir insanın herhangi bir konudaki fikrini, inancını değiştirmek amacıyla uygulanır. Zihin kontrolü, çıkarcı kişi veya kurumların -ki bunların başında bazı devletler vardır- gayri ahlaki metotlarla kendi isteklerini başkalarına kabul ettirmesidir. Zihin kontrolü oda gibi bir mekânda yapılabildiği gibi uzaktan da yapılabilmektedir. 2018’de yanlışlıkla yayınlanan uzaktan zihin kontrolü belgeleri bunu açıkça göstermektedir. Zihin kontrolünün fiziki ve bilimsel bir boyut kazanmasıyla bugün tehlikeli bir hale girmiş bulunmaktayız. Artık öyle bir noktadayız ki zihin kontrolü devlet yönetimlerine kadar ulaştı. Yani ülkeleri fethetmek cephelerde savaşarak değil uzaktan zihin kontrolüyle gerçekleşmektedir. Bunda başarılı olunmayınca ihtilaller yapılmakta, şayet başarısız olunursa suikastlar zinciri oluşturulmaktadır. Mankurtlaştırıldığını kabul etmeden köleleşen bir insanlık yetişiyor!

Yorumlar