Kütüphanede Olmak/ Halil Kaan Şarlı

 




Beş ay sonra elimde anahtar o kapının önündeydim. Konya Lisesinin meşhur kütüphanesinin önünde
Corona salgını nedeniyle iki hafta ara verilmişti okula, iki hafta hemen geçerdi, ayrılığın bu kadar uzun süreceği aklımın ucundan geçmezdi. İki haftada biteceğini umarak aldığım kitaplar çantamdaydı. Kütüphanenin kapısını açtım. İlk olarak uğruna savaşların çıktığı koltuğa ilişti gözlerim. Çantamı bir sandalyeye koyup kendimi dünyanın, en azından benim için, en rahat koltuğuna bıraktım. Sonra nöbetçi gibi pencereleri ve bilgisayarı açtım. Bilgisayarın şifresini unutmamıştım ve bu beni nedenini anlamadığım şekilde mutlu etti. İşlerim bitince bir şeylerin eksik olduğunu fark ettim. Ben hep koltuğu, kitapları yani kütüphanenin içindeki nesneleri özlediğimi zannederdim. Hâlbuki ben kütüphanedeki o sıcak sohbetleri, yarım yamalak kimi zaman şekersiz yaptığımız kahveleri yudumlarken radyo tiyatrosu dinlememizi, sınav sonrası rahatlamak için gidip gülerek çıktığım kütüphaneyi, akıl oyunlarındaki çetin ceviz geçen mücadeleleri, soğuk kış günleri başkanım gelmeyince Sait Hoca'dan anahtarı alıp sıcacık kütüphaneye girmeyi özlemişim. Ben bunları düşünürken bana abi demedikleri için kızdığımı sanan son bir soru yüzünden beş aydır sonuçlanamamış akıl oyunlarında bana yoldaşlık eden birkaç arkadaşım gülerek içeriye girdi. Raşit Hoca da gelince o günlere özlemim biraz da olsa azaldı. 
Sonuçta Başkanım, Mert Can ve kütüphaneye o ruhu katan kişilerin çoğu yoktu ama şimdilik bu da yeterdi. Bu sefer belki beş ay daha göremem diye düşünerek hüzünle kilitledim kapıyı. Kim bilir belki birkaç hafta sonra açacaktım belki de hiç açamayacaktım... Burada olmak, tarifsiz bir huzur veriyor, bizi olduran bir yanı var kütüphanemizin.






Yorumlar

Yorum Gönder