Coronalı Hayat / Alanur Alkan

Corona dünyada yayılmaya ilk başladığında çevremdeki bütün insanlarda garip bir düşünme hali olduğunu fark ettim. Düşünüyorlar ve bu konu hakkında tamamen yüzeysel konuşuyorlardı. Korku, panik, endişe ve en zoru ise geleceğin tamamen sislerle kaplı oluşuydu.

İlk kayıpların açıklanması, günlüğüme ileride okuduğumda bile bana aynı hisleri yaşatacak bir cümle yazdırmıştı. Babam Türkiye'de değildi ve sınırlar kapatılmıştı. Eğer hastalanırsak ve daha da kötüsü olursa ki bu hiç uzak bir ihtimal değildi, babam yanımızda olamayacaktı. O an havaalanında son sarılışımız geldi aklıma. Sınırların kapalı oluşu, hastalanırsak onu bir daha asla göremeyecek olmamız anlamına geliyordu.

Üç ay çöp atmak ve yarım saat içinde markete gitmek dışında evden hiç çıkmadık. Nedenini hâlâ çözememiş olsam da bütün bu süreçte ancak dört kitap okuyabildim. Bu beni tamamen yalnız bırakmıştı. İnsanların haberleri en çok takip ettiği bu dönemde ben özellikle kaçınıyordum haber izlemekten.

Çok yeni adetlerimiz vardı artık. Sokağa ilk çıkışımda kendimi bir distopyada gibi hissediyordum. İnsanlar maske takıyorlar ve boğazlarına bir şey kaçmaması için özellikle dikkat ediyorlardı. Şayet eğer öksürürlerse etraflarındaki herkes ona cüzzamlı gibi bakıyordu.

Sınırlar açıldığında babam geldi. Ona ilk sarıldığımda eskiden asla düşünmediğim bir şeyin birden aklımda belirdiğini fark ettim. SOSYAL MESAFENIZI KORUYUNUZ! Kendi içimde düşündüğüm daha farklı sorunlar da vardı elbette. Yeni doğan her çocuğun bütün dünyayı sadece karantina ile tanıyacağını bilmek beni gittikçe üzmeye başladı. Sanki dünya yüzyıllardır böyleymiş gibi hissetmelerini hiç istemezdim. Belki hatırlamayacaklar ancak en sevdiği tür distopya olanlar iyi bilecektir ki yeni bir dünya kuracaksanız buna ilk adapte olanlar küçük çocuklardır. Biz sadece alışıyoruz. Uyum sağlamaya ve etrafımızdaki insanları ve tabi ki kendimizi korumaya çalışıyoruz. Onlar ise neler olduğundan habersiz aynı kıyafet giymeyi öğrendikleri gibi maske takmayı da öğreniyorlar. Sebebini bilmeden sadece yeni geldikleri bu dünya adapte oluyorlar. Kendimi evde oyalamak bütün bir senenin geçmesini beklemek için kitaplarımla tekrar barışmayı denedim. Sıkıldıkça kitap aldım ve şimdi onları bitirmeye uğraşıyorum. Corona'nın değiştirmediği çok az şeyden biri ise kitap almaktaki bitmek bilmeyen iştahım. Minimalist olmaya göze alamadığım tek konu bu sanırım. Bütün bunların yanı sıra corona hâlâ geçmedi. Geçmesi ne anlama geliyor onu da tam bilmiyorum. Ama bütün bunları düşününce sanki bir savaştan çıkmış biri gibi hissediyorum. Bazı anılar yüzümde bir tebessüm bırakıyor. Bazıları hâlâ kalbimin daha hızlı çarpmasını sağlıyor. Ama ne olursa olsun buna alıştığımızı hissediyorum. En büyük teselli ise ailemin her zaman yanımda olması olacak sanırım.

Yorumlar