İlk kayıpların açıklanması, günlüğüme ileride okuduğumda bile bana aynı
hisleri yaşatacak bir cümle yazdırmıştı. Babam Türkiye'de değildi ve sınırlar
kapatılmıştı. Eğer hastalanırsak ve daha da kötüsü olursa ki bu hiç uzak bir
ihtimal değildi, babam yanımızda olamayacaktı. O an havaalanında son
sarılışımız geldi aklıma. Sınırların kapalı oluşu, hastalanırsak onu bir daha asla
göremeyecek olmamız anlamına geliyordu.
Üç ay çöp atmak ve yarım saat içinde markete gitmek dışında evden hiç
çıkmadık. Nedenini hâlâ çözememiş olsam da bütün bu süreçte ancak dört kitap
okuyabildim. Bu beni tamamen yalnız bırakmıştı. İnsanların haberleri en çok
takip ettiği bu dönemde ben özellikle kaçınıyordum haber izlemekten.
Çok yeni adetlerimiz vardı artık. Sokağa ilk çıkışımda kendimi bir distopyada
gibi hissediyordum. İnsanlar maske takıyorlar ve boğazlarına bir şey kaçmaması
için özellikle dikkat ediyorlardı. Şayet eğer öksürürlerse etraflarındaki
herkes ona cüzzamlı gibi bakıyordu.
Sınırlar açıldığında babam geldi. Ona ilk sarıldığımda eskiden asla
düşünmediğim bir şeyin birden aklımda belirdiğini fark ettim. SOSYAL MESAFENIZI
KORUYUNUZ! Kendi içimde düşündüğüm daha farklı sorunlar da vardı elbette. Yeni
doğan her çocuğun bütün dünyayı sadece karantina ile tanıyacağını bilmek beni
gittikçe üzmeye başladı. Sanki dünya yüzyıllardır böyleymiş gibi hissetmelerini
hiç istemezdim. Belki hatırlamayacaklar ancak en sevdiği tür distopya olanlar
iyi bilecektir ki yeni bir dünya kuracaksanız buna ilk adapte olanlar küçük
çocuklardır. Biz sadece alışıyoruz. Uyum sağlamaya ve etrafımızdaki insanları
ve tabi ki kendimizi korumaya çalışıyoruz. Onlar ise neler olduğundan habersiz
aynı kıyafet giymeyi öğrendikleri gibi maske takmayı da öğreniyorlar. Sebebini
bilmeden sadece yeni geldikleri bu dünya adapte oluyorlar. Kendimi evde
oyalamak bütün bir senenin geçmesini beklemek için kitaplarımla tekrar
barışmayı denedim. Sıkıldıkça kitap aldım ve şimdi onları bitirmeye
uğraşıyorum. Corona'nın değiştirmediği çok az şeyden biri ise kitap almaktaki
bitmek bilmeyen iştahım. Minimalist olmaya göze alamadığım tek konu bu sanırım.
Bütün bunların yanı sıra corona hâlâ geçmedi. Geçmesi ne anlama geliyor onu da
tam bilmiyorum. Ama bütün bunları düşününce sanki bir savaştan çıkmış biri gibi
hissediyorum. Bazı anılar yüzümde bir tebessüm bırakıyor. Bazıları hâlâ
kalbimin daha hızlı çarpmasını sağlıyor. Ama ne olursa olsun buna alıştığımızı
hissediyorum. En büyük teselli ise ailemin her zaman yanımda olması olacak
sanırım.
Yorumlar
Yorum Gönder