Yalnızlığın Sesi/ Tuğçe Yetiş



Sessizlik, yalnızlık...Yalnızlık ve sessizlik sarmış dört yanımı. Buraya nasıl geldiğimi düşünüyorum. Neden gelenler gitti hep? Beni yalnız bırakmayın diyemedim. Neden yalnız kaldım ben? Mahkum muydum ya da ceza verilmiş bir çocuk mu? Anlıyordum artık duvarların ve yüzüme sayısızca kapanmış kapanmış kapıların dilinden.
Hoş sohbetleri vardı.Benim sessizliğime eşlik ediyorlardı. Sordular birden "Neden kimsen yok nasıl geldin buralara?" Tek cevap verebiliyordum: "Bilmiyorum." ya da bu cevabın arkasına saklanıyordum. Korkuyordum yine çok korkuyordum tek kalmaktan.Ya herkes gibi giderse duvarlar da herkes gibi onlar da sevmezse beni. Kaygılarım gittikçe artıyordu. Her şeye rağmen saklanıyordum tek bir kelimenin arkasına "Bilmiyorum." Düşündüm gerçekten bilmiyor muydum? Belki çok sevdiğimden, bağlandığımdan, güvendiğimden, dürüstlüğümden mi kaybetmiştim herkesi bilmiyordum. Ve başladım çevremi dinlemeye; araba sesleri, parkta oynayan çocuklar, konuşan gülüşen arkadaşlar... Bu kadar kalabalık içinde nasıl başarmıştım yalnız kalmayı? Herkes çok mu mutluydu yoksa mutlu gibi mi görünüyorlardı? Çıkarları için mi mutlu gibi yapmak zorundaydılar? Peki ben neden onlar gibi olamıyordum? Hayır, hayır benim için asıl sorular bu değildi. Benim için "İnsan neden ve nasıl yalnız kalır?" sorusuydu sorulması gereken. Ve devam ediyordum sessizliğimin sesini dinlemeye, yoldaşım olan duvarlarla susmaya, susmaya... Ve dudaklarımdan dökülen mısralar:
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle,
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret
Bilmezler.

Yorumlar

  1. Bir cana hasret oysa insan kendine hasret. Öyleki bir kalem, bir de kağıt yeter insana tüm benliğini ortaya çıkarmaya daha çok ona kavuşmaya, insan herşeyden çok kendine hasret; insanın çok ama insanlığın yık olduğu bu dünyada.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel olmuş bayıldım 😍😍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder