Kaybolan Zamanın İçinde/ Senem Nur Özışık


Zaman kavramı benden tamamen kopmuş durumda. Nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Aslında biraz da korkuyorum çünkü kimse beni fark etmiyor. Birisini durdurup ben neredeyim demek istiyorum ama herkes sanki kendinden başka kimse yokmuş gibi etrafına bakmadan dümdüz yürüyor. Bu biraz hayret verici. Kime baksam hep birbirinin aynısıymış gibi geliyor. Acaba burası fabrika gibi bir yer miydi? Acaba hayal dünyama fazla mı odaklanmıştım, gerçi şu an rüyada da olabilirim. Ellerim hemen yanaklarımı buluyor ve suratımla oynuyorum. Gerçekçiliğin farkındayım ama yine de tatmin olmak için bir çığlık atıyorum. Tanrım bu çok rahatsız edici fakat aşağıya bakınca neden bu iğrenç çığlıkta bile kimse dönüp bakmıyor? Keşke rüyada olsaydım…
Korkuyorum ve hâlâ yolun ortasında nereye gideceğime dair kendimle iç savaş veriyordum. Vermemek elde değil ki! Lanet yolların hepsi aynı gözüküyor. Olduğum yerde çakılı kalmak yerine hareketlendim ve koşmaya başladım. Belki insanların dikkatini böyle çekebilirdim. Sonuçta koşmam karşısında hayatları tehlikeye düşüyordu. Ama nafileydi. Kimsenin umrunda değildim. Yine de koşmaya devam ettim. Eğer onları ezersem bu da benim umrumda olmayacak! Fakat şu anda beni korkutan bir nokta vardı. Acaba dünya üzerindeki bütün canlılarda mı böyleydi? Belki başka canlılar beni fark eder ama etrafta hiç mi kedi, köpek, kuş olmazdı? Kargaları hiç sevmem (saldırıyorlar bana) ama şuan keşke benimle uğraşan bir karga olsaydı diyorum…
Aman Tanrım ormanlar! Evet evet canlıların yaşam alanı. Yemyeşil ağaçlarıyla ve temiz havasıyla beni kendime getirecek bir ormana gitmeliydim. Uzun bacaklarımla seke seke sokaklara girip çıkıyordum fakat benden bile uzun olan insanların evleri yüzünden hiç yeşil alan göremiyordum. Ormanlarımıza ne yapmışlardı? Hala koşuyordum. Bacağıma tırmanmaya çalışan bir kedi olmalıydı. O hırçın kediler. Onlardan nefret etmeme rağmen bacaklarımda tırnaklarını hissetmek istiyorum. Burası iğrenç bir yer! Gerçekten burası dünya mıydı? Burada yaşanır mıydı yahu? Minicik insanların yanında belki daha çok küçük düştüm. Yukarıdan insanlara baksam da aslında ben diplere batıyordum. Hala korkuyordum. Bakışlarım insanların üzerindeydi. Yüksekte olduğum için seçemediğim siyah minik bir şey neden bütün insanların elindeydi? Bu bir kibrit kutusu muydu? Düşünmeden edemiyorum neden bütün insanlar eline bir siyah kibrit kutusu almıştı. Acaba herkes aynı anda kibritini yakacak ve dünyayı ateşe mi verecekti? İnsanlar ölüme gittiği için bu kadar mutsuz duruyordu demek ki. Ölüm… Ölüm bana da geliyor demektir bu. Aman tanrım bu manyak insanlar dünyayı aleve verecekler ve ben hala bunlara bakıyordum. Alabildiğince koşmaya çalıştım. Bu fabrikadan kaçmalıydım. Fakat daha yanamadan aniden boğazıma denk gelen siyah tel neredeyse beni kesiyordu. Kendimi geri çekmeye çalıştım ve siyah tellere baktım. İnsanlar beni öldürmek için mi bunu yapmıştı? Cebimdeki bıçağımı çıkarttım ve o siyah tellerin hepsini tek tek kesmeye başladım. Patlama sesleri geliyordu fakat bunlar beni etkilemiyordu. Patlama harici sesler duyuyordum. Bir an sesleri duymak için durdum ve algılamaya çalıştım. Birçok ağızdan çıkan sesler tek bir ağızdan geliyor gibiydi ve başımı aşağıya çevirmiştim. Bacaklarımda bir şeyler hissediyordum… Bunlar insandı ve Aman tanrım devriliyordum!

Yorumlar