Fotoğrafçı / Ayşenur Geyik


Arabanın sarsılması ile panik tüm bedenini sarmıştı, hızlıca etrafına şaşkın ve ürkek bakışlar fırlattı. Ne olmuştu şimdi? Daha şafak yeni sökmüşken neler oluyordu? O bu düşüncelerle boğuşurken arabanın teklemesi ve sağa sola yalpalaması ile ayağını seri hareketlerle gaz pedalından kaldırdı ve frene son gücüyle yüklendi anlık bir refleksle elini el freninin üzerinde bulmakta alı koyamadı kendisini. Pencereden daha aydınlanmamış gökyüzüne baktı. Telefonun fenerini açtı ve arabadan indi. Önce ayaklarının bastığı taş ve toprak içindeki yola göz gezdirdi. Ne kadar da bozuk diye düşündü kendi kendine. Arabanın etrafında dolanırken sağ arka tekerinin patladığını gördü. Olmuş muydu şimdi bu? Gecenin bir yarısı bu kadar yolu boşuna mı gelmişti? Ya çekmesi gereken fotoğraflar ne olacaktı? Servisi arasa bu dağ başındaki yolda kendisini nasıl bulacaklardı? En önemlisi telefon çekecek miydi? En iyisi kendim değiştirmeliyim diye düşündü. Evet, kesinlikle, kendisi değiştirir ve arştırması için gerekli fotoğrafları çeker ardından bu da başından giderdi. Kulağına dolan kuş sesleriyle gözleri şaşkınlıkla açıldı. Korkuyla sesin geldiği yere anlamaya çalışarak etrafında döndü ve gözünün görebildiği yere kadar baktı. Bu zamana kadar fark etmemişti, geldiği taşlı ve bozuk yolun bu kadar güzel olduğunu. Etrafına hayranlıkla bakmaktan alıkoyamadı kendisini. Haksız da sayılmazdı hani sonbaharın getirdiği renkler, ay ışığında bu ormanı o kadar yakışmıştı ki...

Yolun sağ tarafında yılların ağırlığı altında çatlamış kabuğu, sarı, kırmızı, turuncu renklerinde yapraklara sahip yaşlı bir meşe ağacı selamlıyordu genç adamı. Kafasını kaldırdı, yaşlı meşe ağacının karmakarışık dalları arasında uçuşan kuşların sesine kulak verdi. Birkaç adım geriledi ve arabanın arka kapısını açıp fotoğraf makinesini çıkardı. Heyecan ve kuşların uçup gitmesi korkusuyla sessizce ellerini fotoğraf makinesinin tuşlarında gezdirdi. Kadraja giren kuşları gördüğünde heyecanı daha da arttı. Birkaç kez çekti aynı kareyi. Bu dağ başının güzelliğini izlemeye devam etti. Ay ışığının vurduğu dökülmüş yapraklarla kaplı, yağan yağmurun oluşturduğu patika yola baktı ve tekrar aynı duyguları yaşadı.
Arabanın tekeri patlamış olmasına sevindi. Yoksa bu harika fotoğrafları nasıl çekerdi? Mutluluğunun göstergesi olan tebessümü suratında yayılırken aklına gelen şeyle birden duraksadı. Araştırma konusu “Doğa ve Hayvan” iken o sadece doğa fotoğrafları çekmişti. Bir an önce araştırmalarını yapmak için tekeri değiştirmeli ve yoluna devam etmeliydi. Son bir kez daha göz gezdirdi etrafına. Bu harika görüntüyü bırakıp yavaş adımlarla bagaja yöneldi. Kamp çadırını kaldırıp yere koydu. Atıştırmak için getirdiği birkaç poşeti de arabanın arka koltuğuna koydu. Yedek lastiği ve gerekli aletleri çıkardı. Lastik değiştirme konusunda usta sayılırdı, kısa sürede değiştirdi lastiği. Aletleri toplayıp bagaja koydu. Hayran olduğu bu dağ başı yoluna son bir kez baktı, bir kez daha içine çekti bu yolun toprak kokusunu. Koltuğa attı kendini ve ardından kapıyı kapattı. Arabayı çalıştırdığında dışarıda ne kadar çok üşüdüğünü fark etti.
Bulunduğu yere çok yakın bir at çiftliğine gidecekti. Çocukluğundan beri atlara karşı ayrı bir merakı vardı. Çoğu kez babasıyla hafta sonları at binmeye gelirdi. Atın üstündeyken hafif zıplayarak ilerlemesini, rüzgârın teninde bıraktığı hissi, çok sevmişti her zaman. Sol tarafta “Gürman At Çiftliği” yazısını görünce sola saptı. Ağaçlar içinde iki katlı, ahşap bir çiftlikti Gürman At Çiftliği.

Giriş kapısından geçti. Park alanındaki boş alana park etti. Ne şanslıydı ki sonbaharın bu zamanlarında çiftlikte kimse olmazdı. Arka koltuktan kamerasını aldı, boynuna taktı. Atların olduğu çiftlerin yanına yanaştı. Güneş yeni günü sunmak istercesine dağlar ardından kafasını uzatmaya çalışıyor. Buraya geldiğinde bindiği kır atı aradı gözleri. Evet, buradaydı sağ taraftaki çitlerin orada. Önündeki yem kabından yemekle meşguldü. Genç adam hızla kamerasını kavradı, beklemeye başladı. Ve işte beklenen kare, atın şahlanması ve arkada gün batımı.
Kır atın çenesindeki yuların havalanmasını dahi yakalamıştı. Şahlanmasından dolayı yerde uçuşan topraklar bile çıkmıştı fotoğrafta. Mutluydu, istediği fotoğrafı çekmişti.

Yorumlar