Bağlanmayacaksın /Hatice Esra Bahçe


İnsan, bir şeyi şahsına ait kıldıkça hayattan soyutlanamaz. Hayatı anlamlı kılan da budur. Aksi hâlde kendini hayatın dışında bulur insan. Can Yücel'in "Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne" sözü tam da bu durumu ifade eder. En azından keşkelerinin olmaması için bunu yapmak zorundasın. Joseph Delaney'in de dediği gibi "Hazırlıklı olmak, pişman olmaktan iyidir." Şu an üzerinde bulunduğumuz dünya bile ileride bir gün sana kapıyı gösterecekken bir şeyi benimseme ki; o orada, öyle olduğu için değerli kalsın. Eğer "benim" diyebileceğin biri ya da bir nesne olursa, bil ki ikilemde kalacaksındır her işe kalkışırken. Çünkü sen sadece kendini düşünemezsin. Bunu yapabildiğin an kaybedecek bir şeyinin olmadığını anlarsın. Kimine göre ise ayak bağının olmadığını...

Diğer yönden bakacak olursak Fernando Pessoa'nın "Ne mutlu her şeyden vazgeçebilene, her şeyden vazgeçebildiği için hiçbir şeyi elinden alınmayacak olana" sözüne katılmıyorum. Çünkü birini kendine yoldaş seçmeyen kişi, daha başarılı olamaz. İnsanın bir fıtratı vardır ve bu fıtratta güçsüzlük de zayıflık da yer alır.

Ne yapacak olursan ol seni destekleyen, arkanda yaslanabileceğin bir dağının olması, sana özgüven aşılar. Yani sen tek tabanca dolaşırken, aslında daha iyi olacağını düşünürken, psikolojik olarak çöküştesindir. İnsanlar, kendi kendine konuşarak sohbet edebilecekleri biri olmadığından yalnızlıktan delirirler. Dolayısıyla birini benimsemek sana köstek değil, destek olur.

Sonuç olarak her iki seçeneği de gözden geçirdiğimde arada kaldığımı fark ettim. Bu yüzden ne yalnız kalıp psikolojik olarak çökmeyi ne de bir başkasına kendimden fazla değer verip sonrasında ise yıkılmayı doğru buluyorum.

Yorumlar