BEN OKUDUM SİZ DE OKUYUN: BİR ANNENİN FERYADI / Nazife Nur GÖKSU

Yaz tatilindeydim. Babamın dokunmaya kıyamadığı kitaplarını düzenleyecektim. Evde bir haftadır temizlik vardı ve benim payıma kitapların tozunu alıp düzenlemek düşmüştü. Kendim yapamayacağımı düşünüp babamdan yardım istemiştim. Biliyordum ki seve seve yardım edecekti. Çok severdi kitaplarını. Cebinde kalan son harçlığını vererek aldığı kitaplarını eline alınca eskiyi hatırlar, uzun uzun o günleri anlatırdı.

Kocaman kitaplığı temizlemek kolay olmadı. Tam sıkılmıştım ki babamın uzun uzun elindeki kitaba baktığını gördüm. İlk aldığı günkü heyecan vardı gözlerinde. Işıl ışıl parlayan gözlerini ban dikti. “Bu kitabı okumalısın.” dedi. Bana ilk defa böyle bakıyordu. Tabi ki okuyacaktım. Ayrıca böyle eski bir kitabın benim kütüphanemde durması da hoş olurdu. Hemen odama geçtim. İsmi bir an tüylerimi ürpertti. "BİR ANNENİN FERYADI..." Yazarı: Raif Cilasun. Yayın evi: Çile yayınları.

Bir çırpıda okudum kitabı ve bir karar aldım. Bu kitabı kendi çocuklarıma kadar saklayacak, onların da benim gibi hissetmelerini sağlayacaktım.
Kitabın konusu, Batı’ya uyumlu bir ailenin çok sevilen büyük oğlunun, batılılaşmayı yanlış anlaması yüzünden başına gelenlerdi.

Tahir Bey hayata duvarcı ustası olarak atılır. Oturduğu Fatih semti, artık ona sıkıcı gelir ve Şişli'de lüks bir ortamda bulur kendini. Eşi Bedriye Hanım imam kızıdır fakat Tahir Bey'in hayatındaki zenginlik kısa zamanda onu da değiştirir. İhsan adındaki oğulları küçükken dedesinin yanında dini eğitim alan masum bir çocuktur. Aksakallı nur yüzlü ihtiyarın adı Hacı Arif’tir. Dinine düşkün biri olduğundan pek de sevmezlerdi onu. İhsan, liseyi birincilikle bitirir ve yurt dışına çıkmaya karar verir. Dedesi onun orada benliğini yitirmesinden korkar, öyle de olur. Sık sık başı belaya girer. Her seferinde tek mükemmel arkadaşı Selçuk kurtarır onu. Sonunda aklını başına gelir. Üniversite hocası Mösyö Rişar ona evini açar. İhsan Mösyö Rişar'ın kızı Lorena ile evlenmek ister. Kısa sürede evlenen çiftlerin bir çocukları olur. Çocuğun ismini Arif koyarlar. İhsan ve ailesi İstanbul'a gelirler. İhsan ve Lorena camiyi gezerken Arif bir çocukla karşılaşır. İhsan, çocuğun kim olduğunu sorduğunda: “Adım İhsan, yıllar önce bizi bırakıp giden abimin ismi." der çocuk. İhsan duygulanır. Küçük İhsan onları kendi evine götürür. Tahir Bey ve Bedriye Hanım çok mutludurlar. Hacı Arif ise ölmüştür. İhsan, dedesinin mezarına gidip af diler ama artık çok geçtir.

Kitabı okuduktan sonra karar vermiştim. Ben de ilerde anne olursam feryat etmemek için elimden geleni yapacaktım. Yanlış Batılılaşmayı eleştiren bu güzel kitabın Fatih-Harbiye adlı romana benzediğini düşünüyorum. Son anda fark edilen yanlış Batılılaşma iki kitabın ortak noktası.
Kitabın son kısmı beni etkilemişti. ”İhsanım! Yavrum diyen bir ses duyar gibi oldular. Birbirlerine baktılar ama geriye dönmeye, Hacı Arif'in mezarına bakmaya cesaret edemediler bir türlü..."Arada kitabı elime alır ve son kısmını tekrar tekrar okurum.

Peki hangimiz Hacı Arif kadar iyimser ve dinine düşkün biriyiz? Ya da Selçuk kadar yardımsever olabiliyoruz? Belki seneler önce yazıldı bu kitap fakat günümüzü tam anlamıyla yansıtabiliyor. Hepimiz yanlış Batılılaşmanın yer aldığı tren seferinde biletlerimizi aldık ve amaçsızca ölümü bekliyoruz.

Kitabı okuduktan sonra hayatımda olan her şeyin kıymetini anladım. Hayatın nasıl daha güzel olabileceğinin farkına vardım. Evet, belki kitapçıların raflarında artık yok ama sizin kütüphanenizde olması gereken bir kitap hem de ilk sırada...

Yorumlar

Yorum Gönder