ŞİİR SEÇKİSİ/2012 KONYA LİSESİ GENÇ YAZARLARI YARIŞMASINDA YAYIMLANMAYA HAK KAZANAN ŞİİRLER


AYRILIĞA SEVDALI BİR GÜLÜŞLE… / AHMET TOPBAŞ

Adını anmaktan korktuğum bir şiirde
Susmaları kaptırıyorum sana
Gidişinin resmine düşmüş hüznün
Ve bakışlarında soğuttuğun maviliğin enkazıyla
Yeni bir güne uyanıyorum
Günaydın sevdiğim
Saat yedi buçuk.
Gecenin koynundan ç’aldığım aforizmaları
Kentin yağmurlarına satıyorum
Bilirsin, kent bizden kocaman
Ve içinde kaybolmaktan çekinmediğim sokakların sahibi.
Köşe başlarında idamı bekleyen onlarca hayali
Gözbebeklerimde büyütüyorum.
Bu şehir sen kokuyor sevdiğim
Gitme…
Islak kaldırımların ayak sesleri geliyor
Bir cinayeti fısıldıyor adımlarına
İçimi tuzlara yatırıyorum.
Senli düşlerin arkası kesik yarınlarına
Yağmur bakışlı cehennemler sunuyorum
Kendime gel sevdiğim
Saat üç buçuk…
Takvimlerin ardı arkası kesilmiyor
Oysa seni kan tutardı,
Nereye gidiyorsun?
Kirli bir düşten düştüm düşülesi yarınlara
Senaryosunda figüran olduğum
Perde arkasında suflörünü öldüren bir kentle
Uçsuz uçurumlara korku düşleri satıyorum
Yarsız bir kente kahraman olmak için hem de
Uçkurunu boğazıma bağlıyorum ellerinin,
Sonra ölümcül bir gidişle perde kapanıyor
Yamacımda canhıraş kavgalar, bozgunlar
Ve o bitmeyen suskularınla ölüyorum.
Masalında kaybolduğum bir aşkın yitik mavisinde,
Soluk soluğa kalıyorum
Kaşlarını çatma, urganın olayım.
Şu hayat denilen mahkûmiyette
Kavuşmak hayal olsa da
Katlime ferman verilmiş bedenim
Ve yağlanmış hükümlerin ıslak nefesinde
Soluğumu kesen gece..
Bir gün beni de bırakacak kıyısına
Bırak, zayi olsun sevmelerim
Sen bilme!..









İS’MİNİN TAN’IMINI BUL’DUM / ALİ AKÇAKAYA

Senden uzak bir gün daha geçirdim İstanbul
İçimden kırık dökük hayaller
Kurşunlanmış sokaklar geçti yine
Maviliğini aradım betonarme yapılarda
Kızıllığını sordum grileşmiş güneşe
Kahve masalarında senden söz açtım
Çayımı yudumlarken boğaza karşı olduğumu anımsadım bir an
Hayır, ben boğaza karşı değilim ama bu şehir sana karşı İstanbul
Sana dair bir iz bile yok buralarda
Yasaklandı adın sanki
Mimlediler is’li kelimeleri
İs’kambil bile oynanmaz oldu kıraathanelerde
Tan’ı bulamadı dil bilimciler cümle içlerinde
Bul’maca ekleri kaldırıldı gazetelerden…
Sürgün edildim bu şehirden, anla artık İstanbul
Bir bedevi gibi düşeceğim yollara
Hangi şehir bağrına basarsa orda sürdüreceğim hasretimi
Yavrusunu kaybetmiş bir anne gibi
Yeni bir şehirde senden bir şeyler aramak
Kim bilir belki iyi gelecek bana
Bir masal kahramanına masal anlatmak kadar zor olsa da
Gittiğim şehre senden bahsedeceğim
Kıskançlık edecek biliyorum
Belki oradan da sürecekler beni
Kaderde bu da varsa sızlanmanın çaresi yok İstanbul…
Hasretim ne kadar yazarsam yazayım geçmeyecek İstanbul
Boğaza karşı içilen çayın tadını hiçbir zaman alamayacağım
Öylece koşuşturan insanların arasında durup seni incelemedikçe
Gözlerim bayram edemeyecek
Harçlıksız çocuklar gibi mahzun ellerim
Ayaklarım sürünecek tozlu kaldırımlarda
Ne zamanki senin toprağına ayakbastım
Yürümeyi yeni öğrenen çocukvari, ağır aksak gezeceğim caddelerinde
Taksim, Beyoğlu, Sultanahmet.. Gezmedik yer bırakmayacağım
Acısını çıkaracağım bunca yılın
Bekle beni İstanbul
Elbet bir gün geleceğim…




ŞİİRİMİN BEST’ESİ / TUĞBA GÜRER

Adını beste yaptığım şiirlerden birinde ağlıyorum sana
Adını kalemime sayıklatıyor, yokluğunda da hayat bulduruyorum kelimelere
Kalemim yorgun düşercesine dolduruyor kâğıdı
Harf harf doluyor hüzünler
Adındaki harfler bir ateş gibi düşüyor içime
Adında saklı imkânsız hayallerim
Yazdıkça daha da imkânsız sanki!
Kelimeleri adına kavuşturamadıkça daha da acıtıcı
İçim bir kor
Aklım sendeyken kalemim ateş parçası
Seni yazan kalem dahi acı çekiyor sensizlikten
Durup düşünüyorum
Yüreğime bir su gibi serpiliyor
Kalemime, kalemimdeki yangına, çare olmuyor adın
Ve birden sönüyor ateş
Sensizlik kül olup dökülüyor avuçlarıma.
Kâğıtta hayal kırıklığı
Yine kahır, yine mutsuzluk
Seninle dolu olan kalbimde boşluğu yaşıyorum
Yalnızlığı sen varken tadıyor
Sensizliği “Sabır!” deyip içimde susturuyorum
Kâğıt kırılmaya çalışıyor hayaller ortasında
Kalemim paramparça
Bir umut deyip yazsam da
Adını acılarla eş buluyorum sadece
Külleri hayallere savurmak yetmiyor
Serpişmiyor her yerine
Sen varsın desem sevgin
Sevgin var desem sen olmuyorsun
Bana ne yapıyorsun?
Yokluğun şiirler yazdırıyor
Kalemimi konuşturan beni susturan
Hayaller kurduruyor ve hepsinin
Hayal kırıklığı olarak geri döneceğini öğretiyor
Şiirimin Bestesi oluyor adın
Zor’u seviyorum ben
Ama o beni sevmiyor
Bir umutsun
Bir sevgisin
Bir sen
Bir tarafta yokluğun
Bir de gözyaşısın
Bir başkasın işte, bambaşka





DEHLİZ / / TUĞBA GÜRER

Sahi sevmekti değil mi, ne dediysek sevda uğrunaydı?
Her kelamımız bir düşü vuruyor, her kalem bir bıçak saplıyordu kalbimize..
Gözlerimizin yorulmuş hali, ellerimizin soğuk iklimi mi işliyordu yüreğimize?
Akşamın buğusundan mı saklanıyordu düşüncelerimiz?
Aslında kavruluyorduk yanık kokan bir dehlizin sonsuz avuçlarında.
Benzerleri az görülecek mutlulukları, en olmayacak yerlerde arıyorduk.
Bazen kaçış oluyordu kelamlar,
bazen ince bir haykırış.
Yada yüzümüze vuran sert bir rüzgâr..
Sevmek ne uzun kelimeydi…
Hangi mana kazımıştı onu yüreğimin ta derinliklerine?
Nice kişilerden nice mutluluklardan vazgeçiliyordu.
Ama vazgeçilmiyordu birinden..
İçimi çamurlaştıran yağmur bulutlarının üzerinden adın bir bahar gibi geçiyordu.
Seni anlatmaya çalışıyordum manası adın olmuş kalbimin kuytu köşelerinde.
Bana eşlik eden iki üç satır, ismin, gözlerin sonra kağıt, kalem..
İşin içinde yokluğun olunca kabuk bağlayan yaralarım,
katran karası haykırışlar döküyordu sözlerime.
Kalbimden tüten ‘sen’, sensizliği söyleyemiyordu cümlelerime.
Yanık kokan bir dehliz demiştim ya, işte o kalbimdi..
Gidemedim sen’den,
gidemedim sensizlikten…
Biz gidemedik sanırım kalbim, çok sevdik galiba.
Gidemedik biz, lütfen aç bahar kokan yüreğini..








GÖK SAHNESİ BİRİNCİ PERDE / BERKAY ÖZTÜRK

Yeşil yıldızlar yansıtırken maviyi derin yeryüzünden
Kondüktörüz trenimin son parçası ayrılırken
Küsmüş bir şehir
Ve zamansız bir ok
Salı ırmağımın altında maviden akan

Ve ben gene bilmezken
Al yanaklar sonsuz güllükte
Kapımın önünde görmek istediğim botlar senin
Çünkü bu “seni seviyorum”un en bıçkın rasyonel kesri demek
Ve dünyaya rağmen duran şehirli banliyölerim var benim.

Ve yeşil yıldızlar gökyüzünü terk ederken
Lacivertler, üzdüğüm insanları kaplayan paradigmalardır.
bir oluşum tüzüğünde yok oluşum bu benim
ki yalanlar her zaman
gül ağacığını yaş eğleyenlerdir.

Ve taze alerjimi yaka cebimden söküp atıyorum
Armut sahibi kaldırımlar
Ve iltihaplı tavernalar çöküyor tatsızlığıma
Bulgu kaplı bilincimi sarıyorum trenlerime
Ve matematik dahilinde
bir elmayla aynı potada eriyorum.

Ve ben tırmanırken ay’ı olmayan gökyüzüne
Diplerden gelen sonsuz karanlıkla
Yusuf bile yardım etmezken
Şeyhlerimin altında kalan merdivenlere
Yusuf bile yardım etmezken
Aleyhisselam

Ve bir penguen yaşarken yavruağzında
Polyester kaplı bir hayatı yaşarken
Bir arı ekerken polenlerinde tarlalarını
Ve bir penguen şaşırıp ölürken
En önümde hayat denen şirk

Ve geride yağmura bıraktığım
Bilhassa seçilen kırmızı at
Tütün eşyalarımdan
Ve berimdeki hüzünlü tavernalardan
Uzanan tül darplarda bulunan
Ya da mabette düşürdüğümüz küllerdi yaşamak

Ve dünyaya rağmen duran paradigmalarım var benim
mağrur ve küsmüş bir buğday ucu kadar umursamaz
Ve dünyaya rağmen duran şehirli banliyölerim var benim

Ve bilesin maviyi yansıtan yeşilin vurduğu
Bilmukabele arzı endam eden
yıldızların şereflendirdiği yeryüzü
Gökyüzünü bilesin
Bilesin ki, ay ışığında taşraları sürebilesin.

Ben de geçeceğim seninle bu çağdan bir kere daha
Yanımda kapağı açık en büyük yalan
Şerefimle göğsümde açılmış gülleri gereceğim
son mısrama…









TEKRAR /TİNEMYİS ALCAN



Bir şiir okurum, aydınlıktan bahseden,
içinde sen.
Bazen seni dinlemek isterim
zorla dinlettiğin şarkılar düşer hatırama…
Kar yağar,
Yine hatıralar canlanır.
Boynumda ki kolyeye bakarım,
bana utana sıkıla verdiğinde ki heyecanı hissederim.
Geceleri uyurum,
beni terk edişin gelir aklıma…
Gözlerimden yaşlar süzülür,
her şey bir anda yok olur.
Sabah olur, uyanırım
her şeyde yine sen…












BİR ŞEKİL /TİNEMYİS ALCAN

An gelir
Bir an
Belki de şu an
Değişir her şey
Bir düşünce, bir yaşayış ya da bir insan
Değişir
Belki bir hayal kırıklığı gibi
Belki bir mutluluk gibi
Belki de hiç biri
An gelir
Belkiler gider
Belkiler kalır….








KELEBEK /TÜRKAN YÜNCE

Kelebek, kanatların rengârenk
Mavi, pembe, sarı, mor...
Güzelliğinle büyülüyorsun.
Kıskanmamak elde değil seni,
Kadifeden elbisen desenli.
Mis kokulu çiçeklerde gezersin,
Bakanların içine mutluluk verensin.
Ömrün uzun olmasa da
Yaşadıkça güzelsin...








KÖYÜME UĞRAR İSEN / TÜRKAN YÜNCE

Gökyüzünde bölük bölük gezen bulut
Şekilden şekle girip süzülen bulut
Köyüme uğrar isen,
Selam söyle benden...

Ey güzel kuş!
Köyüme uğrar isen,
Selam söyle meşe ağaçlarına
Dut ağaçlarını da unutma...

Serin serin esen rüzgâr,
Köyüme uğrar isen
Selamımı fısılda
Çocukluk arkadaşlarıma.

Erkenden uyanan Güneş
Gönülleri ısıtan Güneş
Köyüme uğrar isen
Selam söyle herkese.

Geceleri ışıldayan yıldızlar,
Yolunu aydınlatın yürüyenlerin
Köyümün karanlık gecesine
İçten selamlarımı iletin.





ÜZERİNDE YILDIZLARIN /MEHMET ARI

Hava karanlık hava ılık
Soyunmuş yatıyorum üzerinde yıldızların
Sağıma bakmışım güneş
Soluma bakmışım ay
Bir de bakmışım sen.
Kış sıcağı gibi tatlı
Yaz yağmuru gibi aldatıcı
bakışlarına gömülmüşüm avare.
Kıkır bir ses kulağımda
Nedir o sevinçli güleç?
Nedir o hınzır sevimli?
Yumuşak bir kar fırtınası gibi
Ama hava karanlık hava ılık
Silueti vurmuşken karşıma,
eşsiz cennet çıplaklığında yüzünün.
Soyunmuş yatıyorum üzerinde yıldızların
Ellerimde beyaz, ellerimde pamuk şeker,
Ellerimde bal peteği hissettiğim.
Ellerimde bir de bakmışım ellerin.
Okşar inceden bir sessizlik
Ama kalıcı da bir ateş.
Bir varmış bir yokmuş der gibi çabuk
En hızlı taydan bile hızlı
Bir bakış binbir gece efsanelerine göz kırpan kaçkın,
Eriten derinliklerine kadar, hapseden.
En derinden bağırtan kalp,
Sen, ben, ay, güneş.
Hava karanlık
Hava ılık
Soyunmuş yatıyorum üzerinde yıldızların.













BİR GARİP DUYGUDUR / MEHMET ARI



Bir garip duygudur
götürür beni uzaklara
Sessiz sedasız uçurumlara,
Ama mavilik dolusu okyanuslara,
Senleyken kalbim, tutunmuş,
taş parçasına değen bir yosun gibi,
Ve çığlık çığlığa pullarına ,
ışık yansımış balıklar gibi heyecanlı
Bir garip duygudur, yaşatır beni
Sende, senle, sensiz.
Sarışın bir çöldeyim alabildiğine uzun, geniş,
alabildiğine kıvrımlı kumlarla
Sanki yapayalnız kaybolmuşum
derinliğinde habersiz.
Sanki serap gibi görünmüşüm su tadında
Ama bir garip duygudur öldürür beni
Bakıp da görememek, duyup da hissedememek.
Yanımdayken ıssız bir deniz kıyısı
kalbim ve tüm derinlğiyle bana bakan gözlerin
Yemyeşil bir seraptayım,
Kurtarılmak istemiyorum diyen bir ben
Bakıyorum, garip bir duygudur,
Yakınında, uzaklarında, içinde.
Bir su yığınıdır parladıkça
içine çeken esrarengizce
Eşsiz dokunuşlarla yaratılmışken
Bakışlarıma tel tel takılan
saçlarında bulduğum yumuşaklığı
Ve bir de seslenen bana,
içeriden aşk perisi
Götürüp giden derinliklerdeki cennetine,
Kayıp bir gemiyle
Sesini duyarım, arplerden yaratılmış, mucizeler fısıldayan
Beni hapseden özgürlüğüne
Sanki bir beyaz melek gülümser bana mutlu, umutlu,
Ateşiyle yakar mı
Yoksa söndürür mü bilemediğim bir garip duygudur.
Masmavi ay ışığında gölgelenen yüzüne bakarak,
ve içimde ılık bir şarkıyla
ve fısıldadığım ezgilerle bizi ısıtan
Derken bir garip duygudur.
Yıldızlar göz kırpar...








BAKAMAZSIN GİDİŞİNE /HAKAN DEDEOĞLU


Bakamazsın gidişine
Bir çift gözü bırakırsın oracıkta.
“Onu görmeyen gözler kör olsun”lar eşliğinde

Tam o sırada
Elini ilk tuttuğun anı hatırlarsın.
Adrenalinle dans ettiğin,
Kesik kesik nefes aldığın o an.
Hani tatlı bir bakış attığı
O yemyeşil gözlerle.
Eşsiz dudaklarının
Gülümsemesini gizleyemediği o an.
Avuçların alev alevdi hani
Soğuk soğuk terlemişti önce şakakların.
Sonra rengin yerine gelmiş
Kan hücum etmişti kalbini yırtarcasına
Geçmişe meydan okurcasına.


Tekrar kesik kesik nefesin
Son kez gördüğün gözleri
İlk kez işittiğin o sözleri
Ve son kez duymuşsundur sesini
Gülümsemeleri hatırlayamazsın artık.
Son kez ağlarsın hıçkıra hıçkıra
Damarlarının sarılacağı bir yüreğin yok artık
Onu da bıraktın
“Onsuz hayatı neyleyim”ler eşliğinde.

Ağzında acı bir tat
Sırtında asfaltın dingin soğukluğu
Ellerindeki papatyaya bakarken
Tek istediğin
Bir papatya yaprağı daha olması.



AÇIN KELEPÇELERİMİ /HAKAN DEDEĞLU


Rahat bırakın beni!
Açın kelepçelerimi
Daha alacağım çok yol var benim.


Karışmayın düşüncelerime
Hükmedemezsin fikrime!
Daha çok şey yaşayacağım
İyisiyle, kötüsüyle
Hayata yeni doğmuşum
Anasız, babasız
Deneyip yanılacağım anım çok benim.


Gelmeyimn üstüme
Bunlar bir şey değil!
Ayyaş ayyaş gezerken
Ruhunun arka sokaklarında
Anasona doyacağım günüm çok benim.

Geri verin kalemimi
Daha yazacağım şey çok benim.
Duygularım, düşlerim…
Hıncımı çıkaracağım damarlar,
Sıkılan yaşları
Gezintiye çıkaracağım hüzünler,
Duvarlara kazıyacağım çığlıklar,
Güneşi saklayıp
Ayı göndere çektiğim gecelerde
İçimden bir yerden çıkarıp yazacağım senler…
Geri verin kalemimi
Yazacağım şey çok benim.
Altında kalcağım
Yüküm çok benim.









SAVUR RÜZGÂRLARINI / MEHMET USLU

Savur rüzgârlarını sevgili
Körüklesin kalbimdeki büyük yangını
Ve hiç dinmesin yağmurlar
Beni sarhoş eden bu toprağın kokusu
Erguvanlar açmış bahçemizde
Bahar gelmiş, ben hala kış aylarındayım
Kır çiçekleri ağlıyor
Kızıl güller tutuşmuş hasretinden.
Lalelerin de boynu bükük sevgili,
Dağlara kaçmış kardelenler
Seni arıyor gözlerim her seferinde
Arnavut kaldırımlı sokaklarda gezerken.
Ellerinde can bulurmuş ruhum
Ölmeden ölümsüzleşmiyor insan
Şarkılarla yürüdüğüm İstanbul seni hatırlatıyor
Yedi tepenin ardına saklanmış bir aşk.
Nadide bir çiçek gibiydi sevgili
Gurbet kuşlarının aşık olduğu çiçekler
Şimdi savur rüzgârlarını kokunu duyayım
Kulaklarıma fısıldasınlar sesini.





















… VE SEN /AHMET YILDIRIM

Ben elini tutmayı dünyanın en özel şeyi sanarken,
Sen artık zamanların gereksiz bir faaliyeti kabul etmişsin
Ve aslında sen önüne gelenin elini tutabilirmişsin.
Ben tüm zamanlarımı sana adarken,
Sen beni boş vakitlerinin üç beş dakikasına almayı tercih etmişsin.
Ve aslında sen herkesle vakit geçirebilirmişsin…
Sen benim gözbebeğimken,
Ben senin önündeki cansız bibloymuşum sadece.
Ben arkanı dönüp gittiğinde bile sana saygı duyarken
Sen içimin acıdığını bile bile saygısızca,
Her şeyi ezip geçebilirmişsin…
Aslında sen hep haklıymışsın!
Biz zaten olmamışız.
Ve şimdi parçalayıp bir kenara attığın yüreğimin, sana bir tek sözü var.
Aslında herkes gibiymişsin.
Seni özel yapan benmişim…








YAVAŞÇA / ÖMER FARUK AKALIN


Seni düşünüyorum,
Aşkımı dökmek istiyorum mısralara;
Bir hıçkırık kopuyor yüreğimden,
İrkiliyorum bir anda.
Ağlamaktan kurumuş gözlerim bir yana;
Susuzluktan çatlayan
Dudaklarım geliyor aklıma.
Kalkmak, yürümek istiyorum,
İlerdeki bir ırmağa;
Ahh, ne zor geliyor,
Kalemi bırakmak bana.
Bir yudum daha alıyorum sudan,
Gerisini döküyorum yola.
Bakıyorum ardından,
Akıp giden suya.
Su misali kayıp giden
Günlerim geliyor aklıma.
Sensiz, sessiz ve birde sevdanla;
Şu fani ömrüm, tükeniyor adeta.
Artık, o aciz sudan korksam da;
Susuzluğumu unutmak için,
İçiyorum bir yudum daha.
Anlıyorum, artık bu kara sevda;
Benim halsiz gönlümde,
Kocaman bir yara.
Son bir gayret ile
Kalksam da yavaşça ayağa;
Yığılıyorum yine,
Akan suyun yanına.
Düşünüyorum, anlamıyorum.
Yürüsem de ne fayda?
Kapatıyorum gözlerimi,
Son bir gözyaşıyla,
Sessiz sakin ve
Bilinmez bir sonsuzluğa…





BIRAK BANA KALSIN / HAYRİ KARA

Bırak saçların bende kalsın,
Al bütün benliğini,
Bakmaya doyamadığım gözlerini,
Zarar görmesin diye,
Dokunamadığım tenini,
Ellerini de al ellerimden,
Ama ne olur bırak,
Bana kalsın iki saç teli,
Dokunma hayallerime,
Yıpratma artık düşüncelerimi,
Sana zarar vermem,
Usulca yaşarım seni,
Anlık bir heves gibi değil,
Kalbime kazımışım ismini,
Oysa kapılmıştık bir melteme,
Sürüklerken bizi sessizce,
Bilemedim!
Ben aşk sarhoşuyken,
Çekmiş bizi en dibe,
Şimdi hayalinle güzelsin,
Tamam, yanımda değil ama
Anılarımda yeşerirsin,
Dökülse de ay tel tel sulara,
Yıkılsa da kara bulutlar yarınıma,
Yine de bırakmam seni,
Derin bir nefes alıp,
Sonrasında son haykırış,
Bir kere sevmişim seni!











YANILDIĞIM SES /İBRAHİM AHMET ALTAŞ

Gecenin karanlığında gökyüzüne bakarken
Bir yıldız seni fısıldadı bana
Tam umutlarım bitti derken
Karanlığın içinden seslendin bana
Oysaki duyduğum ses
İçimdeki aşkın yankılanması
Sensiz aldığım her nefes
Kendimi avutmanın cabası
Belki içimdeki ateşin sesi
Gerçek gördüklerimi örtüyor
Görmek istemediğim veda busesi
Belki içimdeki ateşle büyüyor





VAZGEÇEMEDİĞİM / ARDA KARAMUSTAFAOĞLU

Seninle, tüm gecenin sessizliği
Benimle, dolunayın ürpertisi
Dizelerse anlamlı kılmak için
Saçlarının ardındaki sevgiyi

Esen ılık rüzgâr fısıldar seni
Hissetsem o sıcak gülümsemeni
Yokluğun dolunaysız gece gibi
Karanlıkta korkutuyor içimi

Hapşırsan sınıfta olduğun gibi
Savursan saçlarını Ece gibi
Derste dalıp gitmek elimde değil
Tutulur dil, boyun izlerken seni

Eskiler görseler güzelliğini
Derler, Cenk etmeden bırakılmaz bu sevgi
Eğer tutarsa ki Ece inadın
Bilirler, maşuk bile arar bulur sevgiyi

Boş verdim sensiz gideceğim şehri
Kazandığım bölümü, öğretmeni
Ulaşmak gülümsemenin ardına
Çözdükçe dolanan kör düğüm sanki





ARANAN KALP /DİLŞAH CEREN ZORBA

Her şey gözlerine baktığımda oldu
Hayatım, nefesim, kalbim durdu.
Daha önce olmayan şeyler birden oldu.
Kalbim seni, gözlerim seni, aklım seni sever oldu.

Anlatamadım seni sevdiğimi kimselere
Konuşmadım, konuşamadım, sustum sadece
Susmak çok şey anlatmaktı anlamadı kimse.
Deli sandılar beni, seni sevdiğimi anlamadılar.

Âşık olmam diyordum seni görene kadar
Dünya başkaymış, şarkılar, şiirler başka
Bilmiyordum esareti âşık olana kadar
Artık ben yokum sen varsın, benim olan…

Sadece gözlerindi sessizliğimi bozup yalnızlığa sürükleyen
Mavi hırçın dalgalarla boğuşturan
Ve yine gözlerin oldu beni ölmeden öldüren
Bu dünyaya canlı canlı gömen…

Artık biliyorum aşk böyleymiş
Aklın kalbe, kalbin insana yetmemesiymiş
Allah’ın tek kalp vermesinin nedeni
Diğer kalbi bulmamızı istemesiymiş…








SENSİZLİK / ALPEREN KOÇAK


Kalbim ateş içinde, adeta yanardağ
Örmüş seni içine, gönlüm ağ
Senin olacağım, kaldığım sürece sağ
Karagözlüm… Olmuş duygularım bir bağ

Rüzgâr mı saçını dalgalandıran?
Sen misin o yüreğimi bağlandıran?
Sen meleksin, değil bir insan
Hep benimle kal, kalbimi canlandıran…

Gül kalır yanında renksiz
Bu acımazsız dünyada hepimiz tekiz
Güzel gözlerine gönlüm bahtsız
Hep benimle kal, kalamam sensiz…

BENİM İÇİN BİR ŞEY YAP / ALPEREN KOÇAK


Seninle bağlanıyorum hayata
Umudum sensin, ruhum sen
Dünyam aydınlanır beni seversen
Benim için bir şey yap, sev beni…

Senden uzak olamıyorum
gölgene tutsak olmuş kalbim
Ne yapsam boş derman bulamıyorum
Benim için bir şey yap, dindir beni…

Yıldızlar göz kırpıyor geceleri
Hece hece adını fısıldıyor rüzgâr
Gözlerime kazıyorum heceleri
Benim için bir şey yap, gör beni…







ANNEM / ABDULLAH ÜNVER

Bin bir zahmetle dokuz ay karnında taşıdın
Allah ömür vermiş ikimize beni dünyaya getirdin
Gece gündüz demeden ninnilerle büyüttün
Bak oğlun okula başladı sevin anam
Bitsin artık yüzündeki hüzün
Gülsün artık o güzel gözlerin

Kar kış demedin okula getirip götürdün
Ben en büyük mutluluğu seninle gördüm
Başarımın adımlarını hep seninle yürüdüm
Bak oğlun mezun oldu asker yolu görünüyor anam
Bitsin artık yüzündeki hüzün
Gülsün artık o güzel gözlerin



Kışlada hayat çok zormuş anam
Baba ocağının kokusunu özledim
Bir sesinizi duyarım diyerek
Telefon kulübesinin yolunu gözledim
Bak oğlun asker oldu sevin anam
Bitsin artık yüzündeki hüzün
Gülsün artık o gözlerin

Bu mektup benden size hatıra
Artık benim son bakışım bu ufka
Yağmur gibi yağarken üstümüze bomba
Anam hakkını helal et bu yaramaz oğluna
Bak oğlun şehit oldu sevin anam
Bitsin artık yüzündeki hüzün
Artık o güzel gözlerin şehidinin ardından ağlasın









RÜYA İÇİNDE RÜYA / FERAH YAMAN

Neden mi sen?
İlktin sen tektin
Kalbim hep bir şekilde hızlı attı
Yanaklarım kızardı
Ellerim terledi
Evet, oldu bunlar
Önceden...
Ama;
Ben ilk defa vazgeçemedim
Ben bir gülüşe bu kadar
Feda ettim gülüşlerimi
Söyleyemediğim o zehirli
İki kelime için
Ağladım ben durmaksızın
Rüyalarım sendin benim hayallerim
Güvenmek istedim engel oldu gerçeklerim
Ben işte bunun için senin için
Gerçeklerimi gömdüm diri diri
Benim mutluluğum hayallerimdi
Bazen hayallerim söndü
Külleriyle yaşadım
Dünya kurdum o küllerden
Uçurtma uçuracaktık mesela
Yürüyen merdivenlerden ters çıkacaktık
Dondurma yiyecektik
Sinemadayken kahkaha atacaktım
Herkes bana baksa da devam edecektim
Biz buyduk işte bende...
Sen sadece hayallerde yaşam buldun
Gerçeklerde ise rüya...





HASRET / EMİNE KAÇAR



Hasret neydi?
Akmaya korkan iki damla gözyaşı mıydı,
Daralmış gönülleri sımsıkı saran düğüm mü?
Yoksa hayaline alışık olduğun nazlı yarin gözleri miydi?
Belki de sadece pencere ardından aralanan perdeydi.

Anne sıcaklığıydı hasret bir yetim için.
Gecenin sessizliğinde yorganın altına gizlenmiş
Hıçkırıklarını yutmaya çalışan bir yürekti.
Küçücük elleriyle gözyaşlarını silip
Titrek dudaklarını sıka sıka "anne" demekti.

Hasret tek bayrak, tek millet demekti.
Bir karış toprağa karışmış bir nefes yağmur,
Gökte uçan kuşa saçılmış bir avuç buğday demekti.
Komşudan alınmış sımsıcak bir tas çorba,
Annesinden ayrılmış bir askerin gurbete attığı ilk adım demekti.

Penceresiz kalanlar için gökyüzüydü hasret.
Parmaklıklar ötesine uzanan bir özlemdi.
Buz kesmiş betonlarda üşüyen sıcacık bir yürek
Dört duvar arasına sıkışıp, yorulmuş bir beden demekti
Aldığı bir yudum nefesin şükrüne erebilmekti hasret.

Ucu görülmeyen yolda bekle demeden beklemekti, hasret.
Hasretini duyduğunun gözlerine bir yol bakabilmekti.
Hayalini kurduğunun yüreğine bir duayla dokunabilmekti.
Onun için yanan ateşini onu gördüğünde bir nebze söndürebilmekti.
Gelmez yarin
Görmez gözleri için
Olmaz dünyaları serebilmekti.

Yorumlar