Karanlık Korku / Senem Nur Özışık





"Ben ne olduğu belli olmayan sefalet içinde kaybolmuş bir adamım. Ben... Ben niye böyleyim ki? Oysaki bir yıl öncesine kadar mutlu olmasam bile hayatım bu kadar alt üst olmuş değildi. 
Ben... Ben her şeyden korkan bir adam oldum. Sanırım en çok karanlıktan. Sırf korku değil, korkunun getirdiği nefret. Bütün hücrelerimi tek tek sarıyordu sanki. Ben karanlığın etkisi altında olan her şeyden iğreniyordum. Hele ki gece. Gece olması demek belki de benim için dünya üzerindeki en iyi işkencelerden biriydi (karanlığa tâbi olmadığım sürece). Geceleri evimde açık kalmayan bir tane bile ışık yoktu. Karanlıktan kaçma yolum olan ışıklar beni hiçbir şekilde rahatlatmıyordu. Ben karanlıktan kurtulduğumu değil, elektrik aniden giderse ne yapacağım diye düşünüyordum. Tabi önlem almadım değil, evin her yerinde fenerler yanıyordu. Bu sefer diyorum ya fenerin pili biterse? Her yerde pil de bulunurdu. Aslında yok mu yedi yirmi dört gündüzün yaşandığı ülkeler? Oraya kaçıp mı yerleşsem belki bir banka soyarım. Sanki banka soyması çok kolay. Benim gibi beceriksiz bir adam banka mı soyabilir? Sonra hapse girerim bu sefer orada beni karanlığa koyarlar, aman aman. Koskoca adamın dört duvar içinde girdiği halleri gören olsa haykırarak güler. Ben sadece acınasıyım bunu iyi biliyorum.

Öyle mum falan yakamam... Ellerim sürekli titrer durur, sürekli panik yapan bir insanım. Hele yangın çıkarsa... Aman Allah korusun. Ölmek istemiyorum. Karanlık bana ölümü hatırlatıyor ve ben ben biraz garip olacak ama ölmekten ölesiye korkuyorum.

Gecenin ayrı bir sessizliği olur ya ben o sessizliğin içinde boğuluyorum. O kadar çok boğuluyorum ki göğsümle boğazım arasında bir yumru var. Bu yumru büyüdükçe her bir hücreme korku salıyor ve ben kendimi dışarı atıp alabildiğince koşmak istiyorum ama yapamıyorum. Neyse ki ıssız bir yerde yaşıyorum, sesimi duyacak kimseler yok. Ama ne zamana kadar kendi başıma yaşayacağım? Bir dakika... Ben kim oluyorum da bunu istiyorum? Dünya üzerindeki lanet et parçasından başka bir şey değilim. Hayır, hayır o kadar da kötü değilim. Beşerim sonuçta herkeste öyle şeyler olabilir değil mi?
Bir dakika... Lambadan cızırtı sesleri mi geliyor? Nefes alamıyorum. Ev sallanıyor gibi. Yemin ederim ben suçsuzum. Hayır hayır sen nasıl suçsuz olabilirsin basbayağı sen yaptın işte! Sanırım gerçekten deprem oluyor. Nefes ala…

Komiser Turgut elindeki ses kayıt cihazı şeklinde olan kalemi masasının üstüne bıraktı. Dalmıştı, kapının çaldığını anca fark edebildi. Tok bir sesle “gir” dedikten sonra genç komiser yardımcısı odaya girdi ve oyalanmadan konuşmaya başladı. "Komiserim, bir yıldır aranan katil bu adammış meğer. Cinayetten sonra bir bağ evinde saklanmış ve anlaşılıyor ki cinayetten bu yana yüksek düzeyde anksiyete bozukluğu yaşamış. Ses kaydında dinlediğiniz gibi deprem olduğunu sanıp nasıl olduysa sokağa atmış kendini. Yakalandığından bu yana ağzından çıkan tek kelime var: karanlık.