TÜRKÇEM, RÜYA DİLİM / Hatice KESKİN




Kaç dil bilirsen bil, Türkçe rüya görürsün ancak. Rüyalar, hayaller, fikirler anadilimizin tarlasında çiçek açar. Tarla çorak ise şiirler çiçek açmaz, romanlar baş vermez, yaprak döker türküler. Dilsiz kalırız. Dilsiz olanın vatanı da olmaz, bayrağı da. Rüyalarımızı kaybederiz, hatıralarımızı, tarihimizi, bizi biz yapan her şeyi kaybederiz dilimiz bozulursa. “Türkçem benim ses bayrağım” diyor Fazıl Hüsnü Dağlarca. Bayrağımızın yeri göklerdir, göklere yakışır olmalı Türkçemiz. Gökler kadar duru ve temiz olmalı.

Dilimiz hızla kirleniyor, anlaşılmaz bir hâl alıyor, basit bir işaret diline dönüşüyor Türkçemiz. Bayrağımız soluyor, kan kaybediyor ses bayrağımız. İletişim araçlarında gereken önem verilmiyor dilimize. Sosyal medyada kullanılan dil kaygı verici boyutta hatalar içeriyor. Yazım hataları, anlatım bozuklukları ve zevksizlik almış başını gidiyor. Başka diller, başka kelimeler gündelik hayatımızda yerini aldı bile: nıck name, okeylemek, check etmek, feedback, full-tıme, provoke etmek, cv, trend, spontane, save etmek, optimist, data, download etmek, tımıng, revize etmek, global, securıty, part-time, drıver… Daha yüzlercesi hayatımızın içinde... Bize ait olmayan kelimelerle anlaşmaya, ağlaşmaya, dertleşmeye, birleşmeye çalışıyoruz. Ne yapsak boş; bu kelimelerle ancak kargaşa çıkar, anlaşmazlık çıkar.

Konfüçyüs'e: Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu, diye sorduklarında şöyle cevap verir: Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!

“Bir millet iktisâdî yoksulluktan ölmez ama kültür yoksulluğundan ölür. Türkçe ölürse, Türk milleti de yok olur. O zaman, ortada iktisâdî bakımdan kalkındıracak bir millet de kalmaz… Kültürsüz bir milletin yaşayamayacağı âdeta unutuldu. Kültürün kaynaklarının dilde olduğunu ise, bilen yok gibi. Memleketimize bale dersi değil, Türkçe dersi lâzımdır.” diyor Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilâsun. Bale dersi de olmalı, ancak öncelik dilimize verilmeli.

Binlerce yıldır yol alan bir gemidir dilimiz. Bize ait olan her şey kelimelerle kodlanarak yarınlara taşınır. Bin yıl öncesi meydana gelen bir felaketin acılarını yanık bir türkü yeniden yaşatır bize. Ya da Karacaoğlan’a ait bir dörtlüğe sığınıp itiraf ederiz aşkımızı. “Biz ki her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası” der Yunus Emre. Usanmayız elbette on bin yıl geçse de her dem yeniden doğan o güzel metinleri okumaktan. Dil hazinelerimize, ecdadımızın bize bıraktığı eserlere sahip çıktığımız müddetçe Türkçemiz dalgalanacaktır göklerde, gönüllerde… Kaptanı Nuh olan gemi niye korksun fırtınadan. “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” diyoruz ve ekliyoruz ebediyen Türkçe rüya görelim Allah’ım…

Yorumlar