Deniz Köpüğünden Atlar /Livanur ASLAN




Çocuk saflığında bir hayatın anlamı da açık değil miydi? Yağmurlar, üzgün bulutların gözyaşıydı. Her bir damlası açacak gökkuşağının peşinde koşuşurdu. Gökkuşağıysa buruk bir gülümsemeydi. Çıktığı zaman semaya, öğrenirdi bir çocuk; gözyaşıyla yıkanan yerler buruk güzellikler bırakırdı.

Bir çocuğun en sevdiği an denizin köpüren dalgalarının kıyıya çarpış anıdır, derdi kaptan. Saftır her şey denizin köpüren dalgalarının kıyıya çarpış anında. Beyaz köpüklerden atlar yaratılırdı mitolojinin eşsiz inanışlarında. Saf ve temizdi o atlar. Mitolojideki gibi deniz köpüklerinden yaratılıyorsa atlar; insan neyden, neden yaratılmıştı? Böylesine kirli, kinleri de sevgileri de bastırılan insanlar neden vardı? Çocuk gibi bakılan, camları fırfırlı perdeler döşeli dünyada insan neydi, ne anlam taşırdı?

Ala bulalı dağın zirvesinde sonu mutlak ölüm olan kırgın çiçeğimin kökleri değil miydi insanın her bir yaradılış hikâyesi? İçinde olan tüm güzellikleri saklayan ne varsa toprağa hibe eden, saklanmış olan. Bir küçük saflıktan çürümeye giden dağ çiçeğim değil miydi kibirden yapraklarını döken? Her bir yaprağına, buruk yaşamlar sığdıran dağ çiçeğimdi insanlık. Var oluş kaynağıydı dizleri yara bere olan çocukluğumun. Dağ çiçeğimdi bütün evreni doğuran. Çocukça bakmaktı benimki dünyaya.

Mitolojikti biraz zaten inanışlarım. Her zaman süregelen gerçekleri hiçe saymaktı benim düşüncelerim. Deniz köpüğünden oluşan atlara, bulutun gözyaşlarına, dağ çiçeklerine inanmaktı. O atların gerçekliğinde hayata meydan okumaktı var oluşumun en güzel hali.

Yorumlar